Yaşamınızı yitirmeden önce kesinlikle gezilip görülmesi gerekli yerler listelerinin nerdeyse hepsinde yer verilmekte olan ve her sene de ortalama 2 milyon taneye yakın turistin ziyaret etmekte olduğu Pamukkale, doğanın adeta bir sanatçı rolünü üstlenmiş olduğu yerler arasındadır. Termal suların havayla temas etmesinin sonrasında meydana gelmiş olan beyaz travertenlerin adeta donmuş bir şelaleye benzer şekilde kademeli şekiller oluşturmuş olduğu ve yer yer teras biçimine sahip havuzlar meydana getirmiş olduğu Pamukkale’nin çekiciliğinin keşfedilmesi aslında Roma Dönemi’ne kadar da uzanmaktadır.
Pamukkale Travertenleri’nin tam da yan tarafında bütün görkemiyle beraber ayakta durmakta olan Pamukkale Hierapolis Antik Kenti’ne ait olan kalıntıların çok büyük bir kısmı da bu dönemlerden kalma. Eşi ve benzeri bulunmayan güzelliğe sahip travertenlerle beraber söz konusu bu kalıntılar UNESCO Dünya Kültürel ile Doğal Miras Listesi içerisinde yer almaktadır. Pamukkale’nin aslında ilk görüş esnasında sizi büyüleyecek olduğuna da emin durumdayız. 2.000 senelik bir zaman öncesinde de Bergama Krallığı söz konus ubu çekiciliğe karşı koymayı başaramamış ve travertenlerin tam da yan kısmına Hierapolis Kenti’ni inşa etmiş durumdadır. Bu dönem içerisinde Hierapolis tamamen bir termal sağlık merkezi gibi görev görmeye devam etmiş ve şifalı durumda bulunduğuna inanılan kaynakları binlerce senelik zaman zarfında Anadolu’nun çok daha değişik yerlerinden gelerek sağlık ve de güzellik arayışında bulunan kişiler tarafından ziyaret edilmiş bir yerdir.