Tarihi geçmişi birkaç yüzyıl öncesine dayanan Pierre Loti, o dönemlerde “Rabia Hanım Kahvehanesi” olarak bilinen küçük bir kahveden ibaretti. Dönemin mistik yapısını tam anlamıyla gösteren ve “eski İstanbul” aşıklarını kendine hayran bırakan bu kahvehane, aynı zamanda tepeye ismini veren Pierre Loti’yi de kendine hayran bırakmayı başarmıştı. Asıl adı Louis Marie Julien Viaud olan Loti, Fransız asıllı bir deniz subayı ve yazardır.
O,”eskiyi” arayan ve geçmişi seven bir kişiliğe sahiptir. Bu nedenledir ki İstanbul onun için yeni ile eskinin iç içe yaşadığı kozmopolit bir şehir görünümündedir. Loti, deniz subayı olduğu için birçok ülkeyi gezme fırsatı elde etse de, İstanbul onun için çok farklıdır. Onun hayallerinin temelinde Türklerle birlikte doğu hayatını yaşamak isteği hep yatmaktadır. Bu nedenle, aradığı sevgiyi, huzuru bulmak için şehre bir ressam gibi bakmıştır. Romanlarında bahsettiği egzotik sokaklar, olaylar, kişiler hep bu şehrin birer yansımasıdır.
İstanbul’a geldiği süre zarfında Eyüp’te kalır Pierre Loti ve İstanbul’a hâkim manzarasıyla burada bulunan bir tepeyi sık sık ziyaret eder. Bu ziyaretleri sırasında ‘Aziyade’ isimli genç bir Osmanlı kadınına kaptırır gönlünü. O dönemlerde Fransa’da evli olduğu söylentileri olsa da belki de Pierre Loti ilk defa “aşkı” bu Osmanlı kadınında bulur. Her fırsatta Eyüp’te gizli gizli buluşurlar. Daha sonra dönemin içinde bulunduğu şartlar nedeniyle Fransa’ya dönmek zoruna kalır Fransız aşık, tabi geri döneceğine sözünü vererek. Aradan geçen zaman Fransız yazara Aziyade’yi unutturamamıştır. Birkaç yıl sonra İstanbul’a geri döndüğünde sevgilisinin ölüm haberiyle yıkılır. Yaşadığı acı özlemle birleşince duyduğu aşkı satırlara dökerek “Aziyade” isimli romanı ortaya çıkarır. Sevgilisinin ölümünden sonrada bu tepeye sık sık gelen Fransız yazar, söylentilere göre romanını da burada yazar. İstanbul’da bulunduğu sürece Türklerle iç içe olan Loti, kafasında fes, elinde tespihle halktan biri gibi davranır. Bu nedenle olacak ki zamanla tepe Pierre Loti tepesi ve Pierre Loti kahvesi olarak anılır.
Pierre Loti tepesi o günden bu zamana kadar birçok değişim yaşamıştır. İstanbul Büyük Şehir Belediyesi 1997 yılında bölgeyi turizme kazandırmak amacıyla birçok proje başlattı. Osmanlı-Türk mimari yapısına uygun birçok otel ve ahşap konaklar yapıldı. Eski İstanbul Evleri şeklinde ki apart otel evleri, restoran ve kafeler de turistleri kendine çekmeyi başaran projelerdendir. Fakat bu proje çalışmaları yapılırken tepenin Osmanlı kültürüne uygun duruşu korunmuştur.
Haliç’in o ünlü panaromasının en iyi seyredilebildiği Piyer Loti tepesi, turist ve yerli halkın da uğrak mekânlarındandır. Ulaşım için birçok alternatif sunması Tepeyi ayıran diğer bir özelliktir. Fakat fotoğraf çekmek ve tepeye ulaşmadan önce bu egzotik havayı biraz daha solumak için, yürüyüş yolunu tercih etmek en güzeli… Mezarlıkların içinden geçen patika yolu yürümeye başladığınızda hemen kendinizi bu büyülü atmosfere kaptıracaksınız. Mezarlıkların bitiminde sizleri o ünlü panaroma ve tarihi Pierre Loti kahvesi karşılayacak. Tepe’ye teleferikle de ulaşmak mümkün. Romanlara konu olmayı başaran bu manzarayı yukarıdan seyretmenin heyecanı ve zevki elbette bir başkadır. Eyüp ve Altın boyuz ayaklarınızın altında bütün güzelliklerini sergilemeye hazır bir şekilde selamlayacak sizleri.